Bu Blogda Ara

15 May 2013

OKUYUP YAZABİLMEK...


Bir ülke için okullaşma oranı elbette önemli. Ancak okuma yazma bilme oranı da henüz istenen düzeyde değil.  Türkiye diğer ülkeler arasında okur yazarlık sıralamasında 60. sıralarda. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün 2010 Aralık Ayı raporuna göre; 900.000 erkeğe karşılık 4 milyon kadın okuma yazma bilmiyor. 6-24 yaş grubunda okuma-yazma bilmeyen 220 bin kadın bulunuyor. 

Anadolu'da da rastlarsınız, ancak daha çok büyük kentlerimizde ne kadar zor durumda oldukları fark edilir. Otobüs durağında beklerken, bir kadın çekinerek, utanarak yanınıza yaklaşır, "Falanca yere giden otobüs acaba hangisidir?" der. Onca otobüs ve insan kalabalığı arasından seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen biri için nasıl da zordur, karmaşıktır. Anadolu'da otobüs sayısı azdır, insan kalabalığı o denli ürkütücü değildir. Şoföre sorsanız sesinizi duyurmanız daha kolaydır. Ama herkese de sorulmaz ki...

Anneler için "asker mektubu" beklemek nasıl da zordur. Ya okuma yazma bilmiyorsa... Gerçi köyde mektup okutacak birileri her zaman bulunur. Ancak her özel şey paylaşılabilir mi? Kişiye özel mektuplar aleni okunur mu? Sözlüsü ya da nişanlısına bir diyeceği bulunur elbet. Aslında anneler bir süre sonra o mektupları da ezberlerler. Tıpkı henüz okuma yazma öğrenmemiş çocukların uykuya geçmeden önce annelerinin okudukları tüm masalları ezberlemeleri gibi... 

Köylerde ilköğretim okullarında çalışan öğretmenler okuma yazma bilen annelerin çocuklarının, okula çok daha rahat uyum sağladıklarını ve okuma yazmayı daha erken öğrendiklerini söylüyorlar. Kadın erkek, insanın eğitimi tabii ki çok önemli ancak özellikle kız çocuklarının okutulması kendileri ve toplum için hayati önem taşıyor. Eğitilmiş kadın; daha iyi bir anne, daha iyi bir eş, daha iyi bir arkadaş ve daha iyi bir birey oluyor. Okulu terk ederek eğitimini yarım bırakan, evlenen veya hayata atılan kızlar, zamansız bir akışın içinde akıntıya kapılmış gibi sürükleniyorlar, uyumsuzluk çekiyorlar. 

Gazetelerdeki 3. sayfa haberlerinin pek çoğunun temelinde yanlış eş seçimleri, yetersiz eğitim, boşa harcanmış  yıllar olduğunu görüyoruz. İmzasını atamayan, kendini kanıtlamak için resmi belgelere elleri titreyerek parmak basan kadınlarımız var. Nisan 2013 verilerine göre; 15 yaş üstü erkeklerde okuma-yazma bilmeyen oranı:1.74 kadınlarda 8.40. Özellikle kız çocuklarımızın okula, okumaya özendirilmesi ne kadar önemli.

Bu konuda sivil toplum kuruluşlarımıza da ne denli büyük bir görev düşüyor. İyi ki var güçleriyle, özveriyle çalışan sivil toplum kuruluşlarımız var: Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Ana Çocuk Eğitim Vakfı, Eğitim Gönüllüleri Derneği, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği... ve daha niceleri... Bu kurumlarda gönüllü çalışmak, enerjisini paylaşmak isteyen kim bilir daha ne çok insan var.

Çin Düşünürü Kuan Tzu bundan yüzyıllarca önce (M.Ö 650) ne güzel söylemiş:

Bir yıl sonrası ise düşündüğün, tohum ek.
Ağaç dik, on yıl sonrası ise tasarladığın.
Ama düşünüyorsan yüz yıl ötesini, halkı eğit o zaman.
Bir kez tohum ekersen, bir kez ürün alırsın.
Bir kez ağaç dikersen, on kez ürün alırsın.
Yüz kez olur bu ürün, eğitirsen milleti.

Ülkemizde ve dünyanın her yerinde "insan" eğitimine emek veren, yetişmesine katkıda bulunan tüm anneleri, tüm eğitimcileri saygı ve minnetle anıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder