Bu Blogda Ara

26 Şub 2014

TERAZİ ŞAŞARSA... KIRIK CAMLARI ONARMAK...


Aile içinde çocukların eğitimi, disiplinin sağlanması pek de kolay değildir. Davranışlarda "ince bir ayar" gerekir. Aşırı disiplin kadar tamamen serbest bırakmak da çocuğa zarar verir. Anne baba arasındaki çelişkiler çocuğa yansırsa çocukta davranış kusurları oluşabilir. Çocuklar zayıf noktaları ya da zaafları çok çabuk değerlendirip söz dinlemeyebilir, karşı çıkabilirler. Ailedeki çatışmalar, karmaşalar çocukların iç dünyasında da strese, gerginliklere yol açar. 

Okulda da öyle değil midir? İyi bir öğretmenin "tatlı-sert" olması beklenir. Sınıfta yeterli disiplini sağlayamıyorsa iyi bir öğrenme ortamı oluşmayacaktır. Çok katı bir disiplin uygulanırsa, korku öğrenmeye engel olacaktır. Notu adilane vermeyen, öğrencileri arasında ayrım yapan öğretmene çocuklar güven duymazlar. Bu durumda ancak dalkavuklar yetişir. Öğretmene şirin görünmek için her şeyi onun istediği biçimde onaylayan, "evet efendim" diyen tipler çıkar. Ama öğretmenlerine duydukları güvensizlik giderek her şeye yansır. 

İlkel toplumlarda suç ve ceza konusunda "orman kanunları" geçerlidir. Ama uygar toplumlarda her şey yasaların güvencesi altındadır. Ya da öyle olması beklenir.İnsanlar mal ve can güvenliği içinde olmak isterler. Aileden, okuldan çok daha geniş bir şemsiye altında, eşit ve adil davranışlar beklerler. Haksızlıklar giderek büyüyüp, madden ve manen bedenlere, yüreklere ve beyinlere zarar verirse, hasar yaratırsa  toplumsal acıyı onarmak da çok zaman alacak ve çok güç olacaktır. Kendini güvencede hissetmeyen insanın ne kendisine ne çevresine olumlu katkısı olamaz... Eskiden mahalle bekçilerinin geceleri uzun uzun düdük çalışı bile rahat bir uykunun güvencesiydi.


Yıllar önce "suç ve ceza" kavramını,bu konuda  insanların farklı tepkilerinin  neler yaratabileceğini ortaya koyan gerçek bir öykü okumuştum; "Kırık camlar öyküsü" Bir suç karşısında vurdumduymazlığın, aldırmazlığın nelere mal olabileceğini vurgulayan anlamlı bir öykü: Büyük bir kentte çok düzenli, insanların huzur içinde yaşadığı;  çiçekleriyle, ağaçlarıyla tertemiz bir sokak varmış. Bir gün bu sokaktaki evlerden birinin camı kırılmış. Ev sahipleri aldırmamış; "Nasıl olsa taktırırız" demişler. Birkaç gün sonra o eve bir hırsız girmiş. Epeyce şeyler çalmış. Hırsızlığa alışık olmayan evdekiler, diğer komşularını da uyarmışlar. Ama hepsinin huzuru kaçmış.

Bu arada başka evlerin camları kırılmaya, hırsızlıklar çoğalmaya başlamış. Bazı ev sahipleri, evlerini bırakıp o sokaktan taşınmaya karar vermişler. Boş kalan birkaç evi evsizler işgal etmiş. Bazı evler madde bağımlılarınca kullanılmaya başlamış. Bir süre sonra sokakta eski halinden eser kalmamış. Güvenlik sağlanamamış, gece lambaları yanmamış, çöpler toplanmamış, çiçekler kurumuş, ağaçlar kesilmiş. İnsanlar göç etmişler.

Yıllar sonra insanlar bu durumu çocuklarına bir "hayat dersi" gibi anlatmışlar: "Her şey bir kırık camla başladı. Aldırmadık... Her şey kırıldı, döküldü. Umursamadık... O güzelim sokak bir harabeye döndü. Kurtaramadık... Haklıyken haksız olduk, kendimizi savunamadık. Hiçbir şey eskisi gibi değil artık..."




2 yorum:

  1. Öğretmenim , çocuk eğitimi ile ilgili ilk paragrafınızı okurken , bir gün bir programda sevgili Doğan Cüceloğlu'nun anlattığı bişey aklıma geldi. O programda Doğan Cüceloğlu kendi yaşamından bişey paylaşmıştı. Bir gün oğlunun çok sevdiği bir şarkıcı vefat etmiş , oğlu günlerce üzülmüş , kendini odalara kapatmış , eskisi gibi yemek yememeye başlamış falan. Oğlu , Doğan Bey'in söylediği hiçbir sözden etkilenmeyince Doğan Bey'in aklına bir fikir gelmiş , o da oğlu gibi davranmaya başlamış , durum böyle olunca oğlunun dikkatini çekmeyi başarmış ve bu sefer babasının karşına geçip oğlu demişki : " Baba sen napıyosun , boşver ya vefat ettiyse etti." Doğan Bey 'de " e sen niye o zaman böyle yapıyosun " deyince , oğlu yaptığını anlamış ve normal hayatına geri dönmüş. Bazen ebeveynler , çocuklarına karşı sözlerinin tesiri olmayınca, bu tür geri bildirimlerde bulunarak davransalar ne güzel olur değil mi öğretmenim? Belki ebeveyn olarak " bu çocuk beni anlamıyor " yakınmaları azalır ve yerini " ailem beni anlıyor. " alır :-)

    YanıtlaSil
  2. Aile- okul- toplum hepsi iç içe ve birbiriyle etkileşim halinde diye düşünüyorum sevgili Nagehan. Doğan Cüceloğlu fikirlerine değer verdiğim bir eğitimci ancak öte yandan şöyle düşünüyorum ;Bazen böyle bir uygulama geçerli olabilir. Ancak bazen de duruma, çocuğun veya anne-babanın kişiliğine, yaşlarına, anlama kapasitelerine göre sonuç değişebilir.
    Hiç kimse birbirinin tıpatıp aynı değil, benzer yaklaşımlar farklı sonuçlar verebiliyor. Ancak en önemlisi yara kangren haline dönüşmeden önlem alabilmek. Cam kırıkları artmadan onarabilmek...

    YanıtlaSil