Sofralar sahibinin göstergesidir. Her sofra onu hazırlayan insandan izler taşır. Küçük bir ayrıntı, bazen bir örtü, bazen bir çiçek, farklı renk seçimleri, konuğa göre hazırlanmış yiyecekler... Bir sofra bazen sizi yıllar öncesine alır götürür, geçmişin anılarından, mutfaklarından kokular ve tatlar taşır.
Hazırlanmış her sofra konukseverliğin kanıtıdır. Özenle hazırlanmış bir sofra, damak zevkine bir yolculuktur. Her sofra, hazırlayanın kişilik özelliklerini de vurgular; Paylaşımcı bir kişilik, ince zevk sahibi bir insan,tasarruftan yana bir kişi... Hepsinden önemlisi sofra yaşamdan bir kesittir. Hayatın tadı, tuzu, biberidir. Alışkanlıktır, bekleyiştir, karar yeridir, sohbet zeminidir. Sofra hayatın yapı taşlarından biridir. Bayramlar özel günler sofraları da farklı kılar.
Özenilerek hazırlanmış bir doğum günü sofrası, sevginin, özlemin, duyguların yansımasıdır. Bir kır sofrası, portatif haliyle, üstünde kır çiçekleriyle, doğal ortamıyla çok farklı duygular yaşatır. Yere serilmiş renkli dokuma örtünün üstüne hazırlanmış köy sofrası bir başka tat sunar. Yeni pişmiş sıcacık bazlama yanında tulum peyniri. Bu belki de misafire sunduğu son peynirdir.Belki yanında domates, salatalık da bulunabilir. Gönül zenginliği de sınanır böylece.Ortamlar değiştiğinde tatlar değişebilir elbette. Ancak gerçek dostluk her yerde ayırt edilebilir.
Her sofra bir başka dünyadır ve başka dünyalara yeni yolculuklar başlatır. Hep çocukluktaki damak tadını arar, özleriz. Aradığımız çocukluktaki o güzel, kaygısız günlerdir belki de... Çocukluğumda zaman zaman kahvaltıda bol soğanlı, domatesli ekmek çorbası hazırlandığını hatırlarım. Kuru ekmekler israfı önlemek amacıyla çorba olarak değerlendirilirdi. O zamanlar tasarruf önemliydi.
Bir zamanlar sofralar, evin çocukları için bir okul gibiydi. Ama o yıllarda pek çok şey derinlemesine algılanamıyor. Babaannelerinin, anneannelerinin, annelerinin sofralarında ne çok şey öğrenir çocuklar; İnsanlığı, çeşitli konularda sohbet etmeyi, dinlemeyi, sofra kurallarını, saygıyı, sevgiyi, güven duymayı... Ve en önemlisi bütün bunlardan yola çıkarak sözsüz iletişim kurmayı, kokulardan, renklerden, düzenlemelerden yola çıkarak bir dünya görüşü kazanmayı, değerlendirme yapmayı ...
Sofra hazırlamak, onu donatmak ayrı bir özen ister. Bazen bir saatte hazırlanan bir yemek 10 dakikada tüketilebilir. Sabahın ilk ışıklarıyla toplanmış kabak çiçeklerinden hazırlanmış bir kabak çiçeği dolması emektir, göz zevkidir, lezzet birikimidir.
Çocukluğumdaki sofraları hatırlıyorum; Sofrayı renklendirmek amacıyla kırmızı bir domatese batırılmış beyaz ful çiçekleri nasıl da güzel dururdu. Mevsimlere göre değişen çiçekler;Görüntüleriyle papatyalar, yaseminler, sümbüller, güller... Kokularıyla portakal ve limon çiçekleri, fesleğen, nane...
Geçmişin izlerini yansıtan her sofra, bir başka yolculuk başlatır lezzetler diyarına.
Amaç sadece doymak değildir elbette. Yemeklerden önce sevgi, güler yüz, dostluk sunulan her sofra güzeldir. Sevdiklerimizin olduğu her sofra bize ziyafet sofrası gibi gelir. Tüm görkemiyle, güzelliğiyle yeniden yaşatılmalı yöresel tatlar, eski sofralar. Geçmişten kalan güzel anları unutmamak, anıları yaşatmak için sofra kültürünü, adabını aktarmak lazım yeni kuşaklara. Değerler kuşaktan kuşağa sürdürülmeli...