Bu Blogda Ara

28 Eki 2014

YILLARIN ÖTESİNDEN SESLENİŞ...



"Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek, anlama yeteneğini eğitmektir."

"Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister."

                                       Mustafa Kemal ATATÜRK


24 Eki 2014

BİR EĞİTİM KAMPI...








24-26 Ekim  tarihleri arasında Mersin'de bir dizi kamp etkinliği gerçekleştiriliyor. Bildiğimiz, alışık olduğumuz kamplardan değil bu. Deniz kenarında ya da bir dağ yamacında kurulmuş değil. Ama denize bir gezi düzenleniyor, sportif etkinliklere yer veriliyor, dans grupları var. Ve tabii ki eğitim amaçlı konferanslar, söyleşiler, anlatımlar... "Alzheimer Eğitim Kampı" bu. Hastalar, hasta yakınları, aile hekimleri, alanında uzman kişiler,eğitimciler,emekliler, her yaştan, her yöreden katılımcı... 

Çevrenizi izlediğinizde çok ilginç detaylar yakalıyorsunuz. Demansla ilgili hastalıklar bazı belirtiler veriyor; Yürüme etkileniyor, davranışlarda bir ürkeklik seziliyor, gözler anlamsız bakıyor, fikir karmaşaları yaşanıyor. Kamptaki hasta yakınları ilgili, öğrenmeye açık, aydınlık yüzlü insanlardan oluşan bir grup. Kamp etkinlik saatleri 9.00-17.00 arasında. Hastalar, hasta yakınları ve doktorlar ayrı mekanlarda eğitim alıyorlar. Kitaplar sergileniyor, söyleşiler, seminerler yapılıyor. Uygun zamanlarda çay, kahve, kuru pasta servisleri ve lokantada yemek dağıtımları var. Programda tarihi ören yerlerine geziler de var. Üç güne bilimden sanata, eğlenceden kültüre çok şey sığdırılmış. 

Hastalara genellikle hasta yakınları yardımcı oluyorlar. Yemek saatlerinde fark ediyorsunuz, hastalar yemekleri pek de kurallı yiyemiyorlar. Kaşığa, çatala hakim olamayınca, yemek giysilere veya masaya dökülebiliyor. Varsın olsun. Bu ortamda kimse kimseye gülmüyor, alay etmiyor ya da ayıplamıyor. Adeta "Halden anlayanlar Kulübü" burası. 

Kampta etkinlikler bölünmüş durumda: Hastalar gönüllü üniversite öğrencilerinin gözetiminde çeşitli el işleri yapıyorlar, dans gösterilerini izliyorlar, hatta bazen dans ediyorlar. Çocuklar ve yaşlıların dünyası öylesine saf ve katıksız ki... Bir anda mutsuzluktan mutluluğa geçiş çok kolay. Bir tatlı dil, bir gülümseme bütün kapalı kapıları aralayıveriyor. Yüzü asılmış  bir halde oturan yaşlı bir bayanın yanına yaklaşıp, "Bugün ne kadar güzelsiniz" dediğinizde birden yüzü aydınlanıyor, gülümsüyor, "Siz de öyle" diyor. Uygun yaklaşımlarla iletişim bu denli kolay kurulabiliyor. 

Güvenle tokalaşan bir el, omuza yumuşak bir dokunuş, yumuşak bir ses tonuyla konuşma... Hepsi yakınlık kurmak için uygun yollar. Yeter ki onları anlamak için çaba harcayalım. Yaşlılar adeta "insan sarrafı". Sanki bir önseziyle insanı tanıyor ve değerlendiriyor.Uygun yaklaşımda bulunmazsanız , ters tepki veriyor, göz teması kurmuyor. 

Mersin Alzheimer Derneği'nin 5. Eğitim Kampında dolu dolu geçecek üç günlük bir program hazırlanmış. Burada bulunan herkese uygun bir etkinlik var. Bu anlamlı toplantıyı izlerken düşünmeden edemiyorsunuz; Güzel, yararlı amaçlar doğrultusunda, gönüllü olarak bir araya gelen insanlar güçleriyle ne çok şey gerçekleştirebilirler.Sonuçta güzellikleri görünce içiniz aydınlanıyor ve umutlanıyorsunuz. Dünya paylaşımlarla güzelleşiyor ve kolaylaşıyor... 




9 Eki 2014

AN'LAR mı ANILAR mı GERİYE KALAN...?






"Hayatım boyunca okumak, yazmak hep bir tutkuydu benim için.Bu bir "ilk kitap." Başlangıcı yıllar öncesine, ilk gençlik yıllarıma uzanıyor. Bir hayat öyküsü değil. Ancak hayatın içinden; yaşadıklarımız, hayallerimiz, umut ve beklentilerimizin belki bir özeti. Kitabın sayfaları arasında bir yazıda, bir şiirde, bir öyküde belki kendi hayatınızdan da izler bulacaksınız. İnsanız; Farklı duygular yaşasak da , farklı davranışlarda bulunsak da hepimizin hayatında kesişen noktalar var.

Yazarken; Bir kadın duyarlılığıyla, 35 yıllık eğitimci birikimimle, ama en çok İNSAN kimliğimle yazmaya çalıştım. O yüzden içinde insan'a dair çok şey barındırıyor; özlemlerimiz, korkularımız, acılarımız, etkilendiğimiz her şey...Yazı ve şiirlerden bazıları yıllar önce tuttuğum eski günlüklerin sararmış yaprakları arasından çıkıp hayat buldu. Bazıları çalıştığım kurumlarda yazdığım yazılardan oluştu. Ancak büyük çoğunluğu, emekliliğimde oluşturduğum, çok zevkle yazdığım bir blogdaki (UÇUN KUŞLAR) yazılarımdan derlendi."

"GERİYE KALAN" adlı kitabımın önsözünde böyle diyordum. İnsanın kendi adını taşıyan bir kitabının olması gerçekten büyük mutluluk. "Artık benim de bir kitabım var." Bana göre ev, arsa, bahçe sahibi olmaktan çok daha büyük bir kazanç. Kitabın satışından elde edilecek gelir Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi "Yaşlı Yaşam Merkezi" yapımında kullanılacak. Böylesine yararlı bir işte destek olabilmek daha da mutluluk verici.Bir tohumu canlandırmak, bir ağacı yeşertmek gibi...
 Yıllar öncesine, geçmişe uzanıyor düşüncelerim... Yazmak, her vesileyle yazmak ne güzel bir uğraştı benim için. Günlüklere yazmak, anı defterlerine yazmak, küçük notlar tutmak, uzun, upuzun mektuplar yazmak... Üniversite yıllarımızda cep telefonları yoktu. Yurt telefonu düzenli çalışmazdı, postanede beklemek de çok külfetli olurdu. Aile bireyleriyle haberleşme ihtiyacını mektuplar karşılardı. Her hafta yazardım, her şeyi detaylı anlatırdım. O mektupları hala saklarım. O yıllar için ne sağlam birer belgedir.

Yazmak...Kendini ifade etmek, düşünmek, yorum yapmak, anlamlandırmak... Yazmak hayatı, insanları, doğayı, bazen kendimi, yaşadığım zamanı...Yazmak ruha nasıl da iyi geliyor. Rahatlıyor, sakinleşiyor insan. Çevrenizle iletişim kurduğunuzda dünya küçülüyor, güzelleşiyor sanki. Anlar, anılar iç içe. Yaşanmış an'lar anılara dönüşüyor. Geriye kalan koca bir anılar yumağı. Olumlu- olumsuz etkilendiğimiz her şey bir "hayat dersi" verircesine belleklerimizde yer ediyor...

Hayatımızda her dönem kendi özellikleriyle yaşanıyor. Geride yaşanmış anlar ve anılar kalıyor. İnsan ömrü, hayatın baharı ve sonbaharı gibi tüm mevsimleri barındırıyor içinde. Başlangıçtaki parlak, canlı renklerin yerini sona doğru soluk renkler alıyor. Ama her mevsim kendi içinde, kendi renkleriyle, kendi doğasıyla güzel. Tıpkı insan yaşamındaki dönemler gibi... Gün gelecek onca yaşanmışlığın ardından "Bir düş gibiydi hayat" diyeceğiz. Ve gene kendi kendimize mırıldanacağız; "Geriye kalan...? " Her şey yaşanmış ve geçmiş olacak. Geride kalan yaşanmış "an'lar ve anılar" bütünü olacak belki de... 





İLETİŞİM: Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi.
Dernek Sekreteri: Ayşegül Şimşek. Tel: +90 324 3364641 Gsm: +90 538 5166999
E-Mail: alzheimermersin@yahoo.com 

Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi 
Yaşlı Yaşam Merkezi Yardım Hesabı -Kitap-" Geriye Kalan"
Türkiye İş Bankası Uray Şubesi Mersin    IBAN: TR42 0006 4000 0016 6071 0532 44

İnternet Satışı:
www.kitapyurdu.com, www.yenisayfa.com, www.kitapnet.com, 
www.iskenderiye.com, www.selsus.com, www. dharma.com, 
www.idefixe.com


 

1 Eki 2014

RASTLANTI... BİR ÇOCUK GİBİ...


1 Ekim Dünya Çocuk ve Yaşlılar Gününde tüm çocuklara sevgiyle, yaşlılara saygıyla....


RASTLANTI... 

Rastlantı bu ya aynı güne rastladı
Dünya Çocuk Günüyle Dünya Yaşlılar Günü.
Çocuklar ve yaşlılar; farklı kuşaklardan, farklı dünyalardan
Çocuklar iki büklüm vücutlara hiç şaşırmadılar,
Yaşlılar tüm yaramazlıkları hoş gördüler. 
Balonlar bastonlardan hiç ürkmediler,
Ak saçlı buruşuk yüzler gencecik yüzleri yadırgamadılar.
Yıllar öncesine uzandı anılar;
Çocukluk, gençlik öyküleri hatırlandı,
Geçmiş canlandı gözlerde, solgun, silik görüntülerle.
Çökük omuzlar yükten kurtuldu sanki,
Çocuksu çığlıklar, canlı kahkahalarla.
Zaman durdu birden, el ele tutuşunca kuşaklar;
Yürekler ısındı, yüzler aydınlandı,
Sevinç çığlıklarıyla dünya değişti.
Çocuklarla yaşlılar el ele halka oldular. 
Dünyaya barış, mutluluk ve iyilik tohumları ektiler. 
Akıp giden zaman tekrar durdu sanki, dünya gençleşti, güzelleşti...

Makbule ABALI




BİR ÇOCUK GİBİ...

Kocaman dünyada bir gün,
Çocuklar için belirlendi.
Masumiyetleri, saflıkları ve doğallıklarıyla,
Onların değerini bilelim diye.
Bilyeler, uçurtmalar, toplar, balonlarla oynasınlar diye...
Özgürce hayal kurabilsinler diye,
Çiçeklerden taçlar, merdivenler yapıp,
Gökyüzünde yıldızlarla konuşsunlar diye.
Yetişkin bir insan olmadan önce
Çocuk olduklarının farkına varıp,
Dünyanın kaç bucak olduğunu öğrensinler diye.
Savaşlarda silahların, bombaların gölgesinde,
Korunmasız, savunmasız,
Bir kez daha çocukça oynasınlar diye.
Dünya Çocuk Gününde yaşına göre "çocuk" sayılmak,
Yaşadıklarıyla "büyük" olmak,
Ne büyük, ne de çocuk olmak.
Gerçek hayatta gerçek bir çocuk gibi olmayı özlemek...
Dünya Çocuk Gününde, dünyanın önünde,
24 saatlik kısacık bir zaman diliminde,
ÇOCUK olmak, ÇOCUK sayılmak...

Makbule ABALI